Teoman'ın ilk şarkısını duyduğum zaman lise 1 ya da 2 idim sanırım...''Ne ekmek ne de su'' şarkısının klibini izlemiştim ve TV 8'de bir müzik programında röportajını izledim aynı gün...''İşte!'' dedim,'' sağlam bir abimiz geliyor! ''...Haksız da çıkmadım... Lise yıllarının vazgeçilmezlerindendi harçlıklarını biriktirip kaset almak... O zamanlar mp3 yok... Odam da duran kaset arşivimin yeri o yüzden başkadır... Biliyorum bir gün ''antika''olacaklar... İşte o antika adaylarının ilklerinden birisi Teoman'ın ilk albümüdür... İlk albümü ile pek ses getiremedi...''Papatya''ya çektiği kliple biraz gelir gibi oldu ama geri söndü... İkinci albümü ''O'' ile de ses getirir gibi oldu ama pekte öyle değildi... Ne olduysa ''Gönül çelen'' ile oldu... Bir açıldı pir açıldı Teoman... İlk iki albümü popüler değildi pek... O yüzden yurdum rocker gençliği arasında pek bir sevilirdi... Ne zaman ki Gönül çelen ile popüler oldu o zaman bu tayfa birden Teoman'ı dışladı... Bir tek ben dinliyorum sanki hala o tayfadan Teoman'ı...
Popüler olanı sevmemek başlı başına bir felsefe ve yaşam tarzıyken ki biz buna ''bohem'' yaşam tarzı diyoruz... Yurdum gençliği ''Hülya AVŞAR ve İbrahim TATLISES'' ile ''Teoman''ı bir tuttu akıl almaz biçimde... Daha çok insanın yaptığın müziği dinlemesi ile daha çok magazin programlarında yer almayı karıştırdı bulanık beyinli dostlarım... Converse giymeyi ‘’tiki ve burjuvalara’’ mal eden kitle birden ‘’Teoman’’ı da alıverdi bu dar paranteze… Nasıl da olmayan kavramlar yaratıp içini de kendi kendimize dolduruyoruz… Canımız sıkılıyor belli ki… Sevgi, saygı ve başarı bize batıyor…
Oysaki Teoman bu ülkenin en iyi söz yazarlarından ve en kaliteli sounda sahip rockerlarından biriydi... İlk albümü çıktığında da öyleydi, son albümü çıktığında da... Ve bundan sonra çıkacak albümü ile de öyle olacak... Metropol insanının duygularını, aşkı yaşayışını, doğu ile batı arasında sıkışıp kalmış ruh halini, yozlaşmışlığını Teoman'dan iyi hiç bir müzisyen dile getiremez ve uzunca bir süre de getiremeyecek gibi görünüyor...
Keşke İbrahim TATLISES, Hülya AVŞAR, Seda SAYAN, Reha MUHTAR, Gülşen, Erol KÖSE ve bunun gibiler yerine On Bin tane Teoman olsa da izlesem ve dinlesem diyorum... Ankara’nın karınca yuvası gibi kalabalık caddelerinde ruhum daralırken kulaklığımda yine en iyi o haykırıyor içimde sıkışıp kalmış duyguları... Haykırmaya da devam edecek gibi görünüyor... En acısı ise yabancı guruplara kulağını peşkeş çeken bu garip ve genç kitle içlerinden çıkmış bu sıkı söz yazarı ve sağlam soundlu adamı hala ''çok dinleniyor ve popüler'' diye çok dışlayacak gibi görünüyor... İnsan neden kendini bile bile, bir hiç uğruna güzellikten mahrum eder?
Peki, şöyle sorayım... Teoman'da da ikinci bir Yavuz ÇETİN vakası yaşasaydık mutlu mu olacaktık rock dinleyicileri olarak? Yavuz ÇETİN’İN ölüsünü sevdiğimiz gibi Teoman'ın da ölüsünü mü sevecektik? Ölü sevici olmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
Cihan TEKİN- Sanal yazı arşivi-günlükhttp://www.netlarus.com/parantezicihayatlar