Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 [b]Nihat Kemankaşlı Hakkında Yazı[/b]

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gizem
sarı
sarı
gizem


Mesaj Sayısı : 26
Yaş : 42
Kayıt tarihi : 16/05/07

[b]Nihat Kemankaşlı Hakkında Yazı[/b] Empty
MesajKonu: [b]Nihat Kemankaşlı Hakkında Yazı[/b]   [b]Nihat Kemankaşlı Hakkında Yazı[/b] Icon_minitimeC.tesi Kas. 12, 2011 10:26 am

Dünyanızı sil baştan keşfetmeye hazır mısınız?

Nihat Kemankaşlı’nın yeni sergisini yazıya dökmeden önce, 2000 yılında Siyah/Beyaz Sanat Galerisi’nde açtığı ilk kişisel sergisinden beri takipçisi olduğum sanatçı için önemli bir ipucunun peşinden giderek -ki bu yaşamdır- resmini anlatmaya başlamak gerekliliğine inanıyorum. Onun resim dilini kategorize etmekten ziyade yüzeyde kullandığı her bir elemanın “yaşam bunalımları”na yoğunlaştığını bilerek, sanatçıyı keşfetmeye çıkmalıyız. Çünkü “soyut, “soyutlama” ya da “figür” gibi geleneksel kategorilerden daha çok “neyi, nasıl?” anladığımız ve yaşama yeniden ulaşmak için de sanatçının aynı şekilde “neyi, nasıl?” kullandığının şifrelerini çözebilmek, sanırım daha önemli! Çünkü resmi adına, onun ikametgâhı yaşamdır. Bu aşamada akla şöyle bir soru gelebilir: “Nihat Kemankaşlı’nın resminde esas aranılan anlam mıdır?” “Varolma Eğilimi” adlı kitabında hayata dair yıkıcı ve öldürücü bir bilgi olduğunu savunur E. Michel Cioran. Aynı zamanda da yine yazarın “Anlamın modası geçmek üzere. Amacı sezilebilen bir tuvale artık uzun süre bakamıyoruz.” sözünü de anımsayarak, Kemankaşlı’nın evrensel sanatçılara olan tutkusunu da bilerek, resimlerinde işaret ettiklerinin altını önemle çizmeliyiz. Yaşama ait kullandığı tüm nesneler ulaşmak istediği düşünce boyutuna geçmesi, imgelendirebilmesi, için bir araçtır. Turgay Kantürk haklı olarak sanatçının “kendi figüratif anlayışını” yaratmaya çalıştığından söz açar. Böylece “dekoratif kıskaçtan” kendini kurtarır. Özgünlüğüne makro nesnelerinin aracılığıyla, ayrıcalıklı ve düşüncesini apaçık ortaya koyabilen bir sanatçı portresi çizerek ulaşır.

Düşünceyi çerçevelenip kalıplaşmış anlamların ötesine taşır. Özgürleştirir. Hür bırakır. Resimde her nesne kendi başına karar verme yetisini kullanır! Nesneler denetlenemez! Engellenemez! Çünkü hepsi aslında ressamın yaşamda rutin gibi görünen doğum-ölüm arasına sıkışıp kalan süreç içinde yüzeyi özgürleşme alanıdır. Herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya veya davranışa bağlı kalmaksızın kendi başınalığıyla bir hesaplaşma işidir yüzeyleri. Bu nedenle, nesneleri doğadan bazen bir bütün halinde, bazen de parçalayarak çözümlemek için çekip çıkarır. Her bir nesneyi tuvalde makro düzeyde irdelediğini düşünüp, doğayı ve yaşam gereçlerimizi ulam ulam resmine taşıdığını söylemek mümkündür. Şüphesiz tüm bu saydıklarım sanatçının genel sorunu ve tavrı olmakla birlikte resim için kaçınılmaz etkilenmedir. İstanbul gibi bir anakentteki yaşama, kalp atışlarını ve aklını odaklar. Buna karşılık ruhunu özgür bırakır. Yüzey “hür” düşüncenin manevra alanıdır artık. Israrlı sorun arayışları, yaşamı çözümlemek ve nedenselliği tuvale aktarmaktan ibarettir. Bu nedenle de fırçasını boyaya bulayarak tuvale aktardıklarının her an yaşamımızda bizimle birlikte olduğu apaçık ortadadır. Bu nedenle soyut, soyutlama ya da figür gibi başlıkların etrafında, klasik bir anlatım sınırlarında durup kalmaktansa, “anlamın” sınırlarını zorlamak bize onun resmine daha gerçekçi ve doğru bakabilmek açısından yarar sağlar.

Nitekim sanatçı “tarz olarak seçimler isteğe bağlı olmakla birlikte istem dışı olabilir” sözüyle de soyutlama olarak adlandırabileceğimiz resim dilinin “yönelme” ve “etkilenme”ye dayalı, daha tutarlı yoldan gitmekte olduğunu vurgular. Yaklaşık 12 yılı aşkın süredir, yaşamsal olan nesneleri soyutlayıp, yaşama tekrar katmak ve onlara farklı anlamlar yüklemek tanımlamasıyla onun yolunun yönünü saptayabiliriz. Renk anlatımına dayalı yaşamdan seçilen her nesne, kolaylıkla yüzeyde görülebilir. Görünenin kolaylığına karşılık “okunabilirlik” anlamında neler söyleyebiliriz? Veya diğer bir deyişle resimdeki nesnenin, görünenin dışında, simgesel anlamlar taşıdığını da söyleyebilir miyiz? Böylesi sorular sanatçının resminde gördüğümüz ve hemen ne olduğunu algıladığımız “nesneler kolaylıkla tanımlanabilir” sözünü birazcık çetrefilleştiriyor. Bu karmaşadan sıyrılmak için Kemankaşlı’nın “aslında bütün derdim, nesneleri kullanarak iyi ve yeni kompozisyonlar oluşturmak” sözünü hatırlayalım!

Sonuçta sanatçının resmi için başta da söylediğim gibi, görünen ister figür olsun, isterse de nonfigüratif nesneler, semboller sadece araçtır. Daha kestirme bir deyişle yaşam yatağın, askıdaki elbisenin/paltonun, koltuğun, şezlongun, klozetin veya içi su dolu küvetin/küçük havuzun, ağacın, yaprakların ya da iplerde asılı duran elbiselerin/çamaşırların arasından her an fırlayıp dünyamıza yeni baştan girmek için fırsat kolluyor. Çok sıradan gibi yaşamın her anına dağılan tüm bu nesneler, Kemankaşlı’nın yüzeylerinde farklılaşmaktadır. Yaşamın kendine yeniden, kendini katması da bu olsa gerek! Kişinin de kendini kendine! Ne kadar kendinizi didiklerseniz o kadar artar endişeleriniz. Kuşkulu, korkulu ve hatta düşüncesizce sıradan olayların katmanlaşarak insanı boğduğu bir yaşamda, geometrik ve vurucu renklerle sade, rahat ve huzurlu bir etkiye sahiptir sanatçının resimleri.

Nihat Kemankaşlı’nın son yıllarda resmine tebessüm ederek sızan figürlerin bugün ulaştığı nokta apaçık ortadadır. Artık gülümsemekle yetinmediklerini görmekteyiz. Ön planda, resmin tüm yüzeyine yarı çıplak bedenleriyle yerleşmişlerdir. Ayakta duran tekil veya ikili gruplar halindeki kadın ve erkek figürleri anıtsal yapılarıyla göz doldurmaktadır. Sakin, endişesiz ve sessizdir tüm figürler. İddiasız beden yapılarıyla günlük yaşamın rutin kargaşasından fırlayarak, kendilerine ait bir ara bölgede donup kalmışlardır. Modern yaşamın Adem ve Havva’sı, az sonra yasak meyvenin esrik buğusundan çıkacak ve arka plandaki ağaçların arasından cezalandırıcı elin onlara “gerçek” dünyanın kapılarını göstermesiyle başka bir masal perdesine geçecektir. Bu aşamada modern dünyanın önerdiği özel imtiyazlara sahip yaşamda, yeni baştan, bir yaşam şekli biçimlenecektir. Ayaklarının altındaki su, burjuva yaşamlarının içinden fırlayan gerçeğin gölgelerini, onlara yeniden yansıtmaktadır. Sanatçının renkleri kusursuzdur! Peki ya yaşam? Yaşamlar? Hayatlar? Böylesi pür ve katışıksız kırmızı ve yeşil renklerdeki gibi, kusursuz olmayı başarabilmiş midir? Sorular sorularla yanıt bulmaya devam ettiği sürece şunu söylemeliyim ki, Nihat Kemankaşlı da yaşamı, insanın kendiyle didikleme kararlılığından vazgeçmeyecektir.

Amaç yaşamsa, ressamın sanat öyküsünde, elbet bir gün figürün, renge kendini teslim etmiş nesneleri ele geçireceği aşikârdı. Yani, yeni bir “tarz” mı? Yazının başında söze başlarken de belirttiğim gibi, Kemankaşlı’nın resminin dünden bugüne uzanan seyrini belli bir tarzın, şeklin içinde geleneksel kategorize etme anlayışının ötesine taşımak gereklidir. Çünkü onun üniversite yıllarından bu yana tarzcılığa ve üslupçuluğa karşı bir kesin tavrı ve duruşu olmuştur. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki öğrencilik yıllarından başlayarak var olan belli çerçevelere cesaretle karşı durmuştur. “Eğrilmeden durmak gerekli!” sözünü sanatçının her zaman takdir etmişimdir. Ancak o zaman anlaşılırız!

Hayattan seçilen nesnelerin yaşama yeniden akması için tuvalinin başına geçtiği andan başlayarak, son boya noktasına ulaşıncaya kadar, onun evrenseli yakalama uğraşı sezinlenir. Evrensel olan tüm sanat ve sanatçılara karşı beslediği derin ilginin/kendi sözcüklerinin, nesnelerin aracılığında, boya ve renkle yaptığı karşılıksız sevişmenin yaşama yeniden aktarımıdır. Mutlaka her sevişmenin sancılı yanları da olacaktır. Apaçık: Türk Resmi’ndeki tarz arayışlarının dikte edici felsefesine, resmiyle cevap veren bir tavır sergiler. Siyah/Beyaz Sanat Galerisi’ndeki bu yeni resimlerinde bulabileceğimiz hayata dair anlamlardan birisi de, sanatçının kendi yaşam felsefesiyle bizi kesiştirmesidir. Bu kesişmede bakmayı bilen izleyici hem kendi, hem de resim adına önünde durduğu her yüzeyden farklı sözcükleri önce avuçlarına oradan da cebine koyarak ayrılacaktır.

Dilek ŞENER (Ekim 2011)


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
[b]Nihat Kemankaşlı Hakkında Yazı[/b]
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Sanat :: Galeri ve Atölye-
Buraya geçin: