Demek ki ben aşkın insanıydım. Demek ki aşk için yaratılmıştım. Uğruna gözyaşı dökebileceğim, şarkılar söyleyebileceğim, her anımı, her dakikamı dolduran yani varlığıma işleyen bir sevgilim olmamasına rağmen aşk için bu denli kahrolabildiğime göre demek ki varlığımın nedeni bile aşktı…”
( Baki Koşar, Kader Otelinde Bir Aşk Cinayeti, sayfa: 30 )
Böyle içten bir yazardı Baki Koşar… İlk kitabını alıp okuduğum zaman almıştım ruhum için gerekli olan samimiyeti… Muhabirlik yaptığı dönemde de haberlerini izlerdim hep… Haberleri de hikâyeleri gibi samimiydi… Nerede kıyıda köşede kalmış bir insan hikâyesi var, gider onu bulurdu… Reytingi bol, polemikli siyaset haberlerinden hep tiksindi! Bu yönünü kendime çok benzetirdim… Bizim siyasetciler siyaset değil magazin yapıyordu çünkü… Polemik yaratıp milleti ikiye bölmekten başka bir halttan çaktıkları da yoktu… En az benim kadar farkındaydı bunun Baki Koşar…
Eşcinseldi… Erkek sevgilisine kitaplarında cesurca ilan-ı aşk ederdi… Ender bir cesaret ve kendiyle barışmışlık simgesiydi bu yüzden…” Eşcinsel ” deyince aklına hemen travesti ve seks gelen milletime iyi bir örnekti bu bağlamda… Eşcinselliği ‘ adam gibi ‘ yaşayanlardandı Baki Koşar… İşte bu şartlar altında, bir eşcinsel cinayetine kurban gitti… Yalnız yaşadığı evinde… Sevgilisi tarafından öldürüldü, Baki… ‘ Varlığımın nedeni ‘ dediği aşk yüzünden ölüme gitti… İyi bir Kürt asıllı Türk Vatandaşıydı… Doğuda ki haksızlığın farkındaydı… Bunu hep dile getirdi… Ama bölücü / galeyana getirici / ikilik çıkarıcı / huzur bozucu söylemlerden hep uzak kaldı, Baki… İsyanı dâhi ‘adam gibi’ yaşamayı bildi…
Asıl isteği yazar olarak yaşayabilmekti Baki’nin… İnsanlar kitaplarını okusun istiyordu… Çok birşey de istememişti aslında… Hayranı olduğu Murathan MUNGAN gibi bir yazar olmak istiyordu… Üç tane kitabı çıktı… ” Kilidi Sırlı Anahtar, Tarkuşu ve Kader Otelinde Bir Aşk Cinayeti ” Çocukları gibiydi… Bende onun bir yazar olarak arzularını, hayallerini biliyordum… Görmemezlikten gelemedim ve sesine el uzattım…
Her üç kitabını da almıştım…
Dördüncü kitabı ” Dicle’nin Gözyaşları ” olacakmış meğer…
Nerden bilirdim?
Gazeteci arkadaşları(!) toplanıp onu anlatacaklarmış ölümünün ardından…
İki yüzlü gazeteci arkadaşları…
Türkiye’nin en iyi gazetelerinde köşe kapmış,
ama birgün olsun Baki’den,
Baki’nin kitaplarından bahsetmemiş gazeteci arkadaşları…
Doğan HIZLAN’ı, Perihan MAĞDEN’i, İpek ÇALIŞLAR’ı…
Toplanıp böyle yazacaklarmış Baki’nin ardından…
Tüm Türkiye’nin okuduğu gazete köşelerinde yıllarca
kendilerini anlatanlar, giydikleri kıyafetleri, çıktıkları adamları anlatan
Hülya AVŞAR’ı, Gülben ERGEN’i anlatan gazeteci arkadaşları…
Baki’nin dördüncü kitabında cesedinin ardından
bülbül kesileceklermiş meğer Baki hakkında…
Dördüncü kitabını da aldım Baki…
Sırf senin güzel hatırın için…
Bir utanç abidesi olarak duruyor kitaplığımda, bak!
Fotoğrafını da çektim üstelik…
Bilirim, belgesiz inanmazsın…
Sen habercisin…
İşte, dostların(!) tarafından anlatıldığın, dördüncü kitabın
İşte, kapağı ve gülümseyen fotoğrafın…